Türkiye'nin gündeminde siyaset her zaman başat rol oynar. Peki, siyaset nedir? Siyaseti nasıl tanımlarsınız? Bana sorulsa kavga, çatışma, iktidarı ele geçirme mücadelesidir, derim. Nitekim siyasetin ne olduğunu ortaya koymaya çabalayanların bir kısmı da benim gibi düşünmüşler. İnsanlar farklı düşüncelere, farklı sosyal, kültürel değerlere ve ekonomik imkanlara sahiptirler. Bu farklılıklar toplumdaki değerlerin elde edilmesinde çatışmalara neden olur. Bu değerlerin ele geçirilip idare edilmesinin yolu ise iktidara sahip olmaktan geçer ve siyaset, tam da bu iktidarın ele geçirilme sürecindeki çatışmadır, demişler. Kaba tabir ile siyaset; bir post kavgası, ganimet paylaşma mücadelesine indirgenmiş.
Siyasete
daha iyimser bir pencereden bakanlar ise bireysel çıkarların ötesinde toplum
için ortak faydanın, genel iyinin, toplumsal bütünlüğün sağlanma çabası olarak
değerlendirmiş. Tabi ki bu, olandan ziyade olması gerekenin tanımı gibi.
Neyse
ki bilim, tezlerin ve anti tezlerin çatışması ile senteze ulaşma süreci olarak
bu iki karşıt görüşü harmanlayıp; siyaset, hem bir iktidar mücadelesi nedeni
ile ortaya çıkan çatışma hem de toplumun bütünlüğü, ortak iyinin sağlanması
çabası olarak tanımlanmış.
Tanımda
dikkat çeken temel unsur ne? Çatışma. İnsanlık var oldukça farklı düşünceler ve
farklı çıkarların çatışması da son bulmayacak. O halde toplumun siyaset
üretmesi çatışma ile mümkün. Tüm toplumu tek renk ve tek düşünceden ibaret bir
yapıya dönüştürme gayreti, farklı sesleri susturma çabası özünde siyaseti
kısıtlamak ile eşdeğer.
Siyaset ancak bir insan topluluğu
içerisinde var olabilir. İster ilkel ister gelişmiş toplumlarda olsun, insanlar
arasındaki çatışma ve toplumsal değerlere ulaşma gayreti siyaseti var edecektir.
Dolayısıyla zaman ve mekan sınırlaması olmaksızın siyasetin evrensel ve süreklilik unsurlarını içerdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Siyaset bir mücadele ve çatışmadır
ancak bu çatışmanın bir sınırı yok mudur? Toplumsal değerlerden pay alma
mücadelesinde çatışmanın sınırı aşılırsa bu kaos ve savaşa dönüşmez mi? Kaosun
olduğu yerde güçlü olanın sesi, güçsüzleri bastırır, farklı düşünceler tek tipe
dönüştürülmeye çalışılır ise bu ortamda artık siyaset var mıdır? Yoktur. O
halde çatışma ile savaş arasındaki ince çizgi siyasetin de sınırını belirler.
Yani çatışma barış ve uzlaşı için kamusal düzen çerçevesi içerisinde
yapıldığında siyaset üretir. Çatışmanın barış ve düzeni aşarak kaosa dönüşmesi
demek siyasetin kısıtlandığı hatta yok edildiği noktaya gelinmesi demektir,
diyebiliriz.
Siyasetin bir madalyonun iki yüzü
gibi bir yüzünde çatışma diğer yüzünde ise toplumsal iyiye ulaşma çabası
olduğunu daha önce belirtmiştik. O halde çatışma uzlaşıya varmayı
hedeflediğinde bir anlamda doğru yönde siyaset yapılmış ya da siyaset istenilen
ortak faydaya da ulaşmış olacaktır. Bu yönü ile bakıldığında siyasetin kaos ile
uzlaşı arasındaki dengeyi sağlama açısından önemi daha çok dikkati çekmektedir.
Hatta siyaseti toplumda çatışma halindeki çıkarların uzlaştırılması faaliyeti
olarak tanımlayanlar da mevcuttur.
İnsanlar kendileri için en iyi olduğunu düşündükleri her ne ise bunu gerçekleştirmesini siyasi iktidardan beklerler. Ve ancak doğruluğuna güvendikleri, meşruiyetine inandıkları ölçüde siyasal iktidara itaat ederler. Bu anlamda siyasetin insanların yaşantısını doğrudan ilgilendiren bir faaliyet olduğunu da ayrıca belirtmek gerekmektedir.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında Türkiye’de siyasetin hangi alanlarda toplumsal uzlaşı ile çözüm ürettiği, hangi yönü ile çatışmayı kaosa sürükleyerek siyaseti kısıtladığı hatta engellediği konusunda daha objektif bir bakış açısı ortaya koyabileceğimizi düşünüyorum. Ve tabi ki siyasi iktidarı ele geçirme mücadelesindeki siyasi partilerin, toplum nezdindeki meşruiyetlerini ancak topluma fayda sağlayabileceklerine insanları inandırdıkları ölçüde kazanabileceklerini de dikkate almaları gerekmektedir.
Siyaset bilimine “Siyaset” in kısa bir tanımlaması ile giriş yapılmakla birlikte, devlet, siyasal iktidar, siyasal partiler, siyasal katılım, kamuoyu, baskı grupları gibi pek çok kavramında anlaşılması, siyaseti takip etme aşamasında bir temel oluşturacaktır. Bu konuda, bu yazıya da kaynaklık eden Münci Kapani’nin Politika Bilimine Giriş kitabını tavsiye ederim. Politikaya dair kavramların temellerini öğrenebileceğiniz, dili oldukça sade ve anlaşılır bir eser. Bir siyaset bilimci olmanız gerekmiyor ancak siyaseti doğru kavramlarla anlamlandırabilmek için bu kitap bir yol gösterici mahiyetinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder