2 Temmuz 2017 Pazar

İmkansızın Şarkısı - HARUKI MURAKAMI

Haruki MurakamiNaoko, Vatanabe'ye kuyu hikayesini anlatıyordu. Yeri fark edilmeyen o derin ve karanlık kuyuya ansızın düşüveren insanlar, bir daha kurtulamıyorlardı. Tıpkı hayat gibi ilerlerken ansızın bu dipsiz kuyularda bulur insanoğlu kendini, kimi intihar eder kaçar, kimi yaşayan ölüye döner, kimileri ise aşka, sevgiye tutunup çıkıverir o karanlıktan, kaldığı yerden devam eder. 

Murakami aslında bu kuyu hikayesi ile romanın ana kurgusunu daha başından sunar okuyucuya. 18-19 yaşlarında ki gençlerin sıradan hikayesi gibi görünse de, baş kahraman Vatanabe'nin dilinden öylesine incelikli bir hikaye dinlersiniz ki sizi alıp götürür. Hayatı, ölümü, aşkı, cinselliği yeniden yorumlar, ezberleri bozarsınız. Mizaçları farklı olsa da tüm insanoğlunun sevgiye olan açlığını, çıkış yolunu aslında sevgide bulduğunu düşünürsünüz. 

Baş kahramanımız Vatanabe'yi ise çok sevdim. Hatta böyle bir karakteri bir erkek romancının yaratmış olması beni şaşırttı. Romandaki her karakter bu kurguda olmazsa olmaz hissi uyandırıyor okuyucu da, hepsinin kurgu içinde bir görevleri var aslında. Biri olmasa o hikaye eksik kalırmış gibi. 

Japon Edebiyatı ile ilk tanışmamız Yukio Mişima ile olmuştu. "Denizi Yitiren Denizci" kötümser, katı, acımasız hikayesi ile beni sarsmıştı. Haruki Murakami ise daha naif, kırılgan bir hikaye anlatmış. Ancak her ikisininde ortak yönü, ölümü, intiharı yaşamın tam ortasına yerleştirmiş olmaları. Bu sanırım Japon İnsanının kültürü ve mizacının etkisinden. Türk insanının kaderci, boş vermiş bir yanı vardır. Hayatın sürprizlerine dayanmamızı sağlar belki de bu yönümüz. Oysa Japon Edebiyatından edindiğim izlenim, Japonların daha katı, kuralcı , değişmez öngörülerle hayatlarını düzenledikleri. Dolayısıyla değişimler karşısında "madem kurallar işlemiyor o halde çekip gitme vakti" diyebiliyorlar . İntihar sıradan bir olgu gibi. Mişima harakiri yaparak hayatına son vermiş bir yazar, Murakami'nin ilk okuduğum bu hikayesinde ise intihar odak noktasında. 

Haruki Murakami

Hep ölüm gibi kasvetli bir konudan söz etsek de kitabın arka fonunda müzik var. Zaten Murakami maraton koşan, müzik kültürü oldukça gelişmiş, klasik müzik dinleyen, doğal olarak yazmayı bir yaşam biçimi haline getirmiş biri. Yani hayatında spor müzik ve yazmak baş rolde, bu; romanına da yansımış. Baş kahramanımız Vatanabe'yi gençlik yıllarına götüren Beatles grubunun "Norwegian Wood" ezgisiydi. Ben de kitabı bitirdikten sonra bu ezgiyi dinleyip romanı bir kez daha düşündüm, keyifliydi...



1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Haruki Murakami, çok sevdiğim yazarlardan biridir. Dünyaca ünlü yazarı ‘’Koşmasaydım Yazamazdım’’ kitabıyla tanıdım ilk. Yazmayı çok seven ve geçimini yazarak sürdüren bir yazar olarak bu kitap beni çok etkilemişti. Kitapta şu sözü çok sevmiştim: ‘’Evet, ben elbette büyük bir koşucu değilim. Fakat bu hiç de önemli bir sorun değil. Dünkü kendimi biraz olsun geçebilmek; önemli olan işte bu.’’ Şahane bir kitap, herkese tavsiye ediyorum. İzninizle bu kitaptan en sevdiğim 10 alıntıyı okumanız üzere sizinle paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/haruki-murakami-kosmasaydim-yazamazdim-kitabindan-10-enfes-alinti/

    Güzel okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil