Yazdığınız ilk roman ile en çok satanlar listesinde, dünya sıralamalarında birinci oluyorsunuz. Kitabınız farklı dillere çevriliyor. Hollywood'un dikkatini çekip, Amerikalı bir yönetmen tarafından filmi çekiliyor. Bu da yetmeyip, Oscar'a bile aday gösteriliyor. Müthiş değil mi? Bunun canlı, somut ve en yakın örneği Khaled Hosseini (Halit Hüseyni).
Kendimi bildim bileli karanlıkta duramam. Çoğu kişi karanlık fobim olduğunu düşünse de asıl korkum kör olmak. Zifiri karanlıkta bir şey görememe durumu bende kör oldum algısına dönüşüyor ve paniklememe neden oluyor. Aslında tüm korkularımızın geçmişe dayanan bir hikayesi var. Benim ki de çocukluğumda geçirdiğim göz ameliyatı sonrası üzerimde kalmış bir korku.
Acıya Kurşun Geçmez - Hüseyin Avni Dede
Çocuktum, okuma yazmayı henüz bilmiyordum. Evdeki kütüphaneden herhangi bir kitabı alır, sayfalarını açar, kendimce kurguladığım bir hikayeyi okuyormuş gibi yapardım. Zavallı annem ise hiç sesini çıkarmadan dinlerdi beni. Okul çağım henüz gelmemişti ama ben ısrarla okula gitmek, okuyup yazmak istiyordum. Israrlarıma dayanamayan ailem beni anaokuluna gönderdi. Tam bir hayal kırıklığı idi. Ben; kağıt, kalem ve kitapları düşlerken karşıma oyuncaklar çıkmıştı. En fazla bir ay dayanabildim ve anaokulundan kaçtım. En nihayetinde yedi yaşıma varıp okula başladım. Okumayı öğrenerek, gerçek anlamda kitaplara kavuştum. Ondan sonra da kitaplar hayatım boyunca en büyük yoldaşım, arkadaşım, tutkum oldu.
Denizi Yitiren Denizci - Yukio Mişima
Yukio Mişima ismi; Japonca'da tam olarak yazıldığında "ölümle lanetlenen muammalı şeytan" anlamına geliyormuş. Tüyler ürpertici, öyle değil mi? Üstelik bu isim yazarın gerçek adı değil, babası yazmasını yasakladığından, kitaplarında bu takma ismi kendisi bizzat kullanmış. Bir insan, kendisine böyle bir ismi yakıştırabilir mi? Yukio Mişima'nın hayat hikayesini okuduğumda bir deli mi, yoksa dahi mi karar veremedim. Ya da dahi olmak ile deli olmak arasında ince bir çizginin varlığını fazlasıyla hissettim demek, daha doğru olacak sanırım.