8 Nisan 2016 Cuma

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - STEFAN ZWEIG

Stefan ZweigKarşılıksız aşk, nasıl böylesine incelikli anlatılabilir? Ya da bir erkek, bir kadın ruhunun hezeyanlarına nasıl bu kadar vakıf olabilir ? O kişi, Stefan Zweig ise bu mümkündür. Zweig ile sözcükleri vasıtasıyla tanıştık. Gayet iyi biliyorum ki  O; naif, incelikli, kırılgan bir ruha sahip. Ve ruhunu yazıya öylesine yansıtıyor ki, okurken bir şeylerin taa içinize işlediğini hissediyorsunuz.


Bu blog'u takip edenler, benim Stefan Zwieg'ı özel olarak sevdiğimi bilirler. Pek çok eserini okumuş ve bana hissettirdiklerini paylaşmışımdır. Ama ne yalan söyleyim, bu hikaye bir başkaydı. Zweig'ın tüm okuduğum kitapları bir yana, bu bir yana; o derece yani..

Pervane misali aşkının etrafında dönen bir kadın düşleyin, ancak adamın ne ruhunda, ne de hafızasında bir iz bırakmayı asla başaramıyor.  Buna mukabil sevmekten vazgeçmiyor.  İlle de beni sev de demiyor. Kendini sevdirmek pahasına numaralar çevirmiyor. Çünkü inanıyor ki, adam onu kendiliğinden fark ederse aşk olur, zorla fark edilme çabasının sonu aşka çıkmaz.

Tek başına taşıdığı aşk yükünü, ömrünün son durağında, mektup satırlarına dökülen itirafları ile ifşa ediyor, sevdiği adama. Mektubu yazan meçhul kadının adını öğrenemiyoruz hikaye boyunca, Zweig bizden bile saklıyor bu ismi. Mektubun sahibinin, Roman Yazarı Bay R. olduğunu ise daha en başında okuyucuyla paylaşıyor. Peki mektubu okuyan Bay R. yıllardır etrafında dönen bu kadını, nihayetinde tanımış mıdır, dersiniz. 

Stefan Zweig

Hikayenin sonunda, sorularınızla baş başa kalıyorsunuz. Aşk, mutlaka iki kişilik midir? Yoksa, karşınızdaki bedene yüklediğiniz anlam sonucu, ruhunuzda tekabül eden duygu fırtınaları ile tek başına yaşadığınız bir his midir?  Aşkınızın karşılıklı olduğundan, nasıl emin olabilirsiniz? Sizin; adını aşk koyduğunuz hisleriniz ile karşınızdakinin aşk tarifi ne kadar uyuşabilir ? 

Herkesin aşk tarifi başka başka ya da hepsinin ortak bir paydası var belki de. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu da, çok iyi bildiğiniz ya da yabancısı olduğunuz bir aşkı sunacak, satırlardan yüreğinize..

Kitap 68 sayfa, oldukça ince. Zweig ile tanışmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat. O'nu tanıyanların ise kitabı çoktan okudukları ya da okunacaklar listesine eklediklerinden eminim. 

3 yorum:

  1. Yazıyı okurken o kadar heyecanlandım ki 68 sayfa olduğunu okuyunca yaşadığım hayal kırıklığını tarif edemem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kısa olması sizi neden hayal kırıklığına uğrattı anlayamadım. Hem bir eserin edebi değeri sayfa sayısı ile ölçülmez ki. Mesela şiir yazmak, roman yazmaktan çok daha zordur. Bazen sayfalarca romanın anlatmak istediğini, kısacık bir şiir fazlasıyla yapar. O nedenle önyargılarınızı kırıp bu eseri okuyun, pişman olmayacaksınız.

      Sil
  2. Merhabalar,

    Avusturyalı roman, tiyatro, biyografi yazarı Stefan Zweig’i ilk olarak ”Satranç” kitabıyla tanımıştım. ‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romanını da dün itibariyle bitirdim. ”Olağanüstü Bir Gece”, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimini anlatmaktadır. Romanda beni en çok etkileyen cümle şu iki cümle olmuştu:

    -Kendisini bulmuş olan insan dünyada hiçbir şeyi kaybetmeyecektir. Kendi içindeki insanı kavramış olan insan ise bütün insanlığı anlayacaktır.

    -Ne var ki bu satırları zaten sadece kendim için yazacaktım ve kendime bile tam açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu.

    ‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romandan altını çizdiğim, en sevdiğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/olaganustu-bir-gece-romanindan-muhtesem-20-alinti/

    Umuyorum ilgiyle okursunuz,
    edebiyatla ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil