30 Kasım 2016 Çarşamba

Yazar Olabilir miyim? - SEMİH GÜMÜŞ

kitap yazmakSon dönemlerde e-kitaplara, bloglarda yazılan eserlere, yayınlanmış onlarca kitaba bakınca sanırsınız ki herkes yazar. Oysa ki bunlar arasında gerçekten edebi değeri olan yapıtların sayısı öylesine az ki. Bu durum benim gibi kitaplar ile arası iyi olan sıkı okuyucuların kendi kendilerine; yazarlık öğrenilebilir mi, yoksa sadece özel yetenekleri olan kişilere has bir özellik midir? diye sormalarına neden olmakta.

Benim kanaatim; iyi bir yazar olmanın altın kuralı aynı zamanda iyi bir okuyucu olmaktan geçer. İyi bir okuyucu ile kastım, sadece raflar dolusu kitap okumak değil. Okuduklarını anlamak, özümsemek, yazarın üslubunun, kullandığı tekniğin farkında olarak okumaktır. Ve tabi ki bu işin ustası olmuş yazarların eserleri ile işe başlamak.

Yazmanın da bir tekniği var mutlaka. İmla kuralları, anlatım şekli, kelimelerin kullanımı bunları da bilmek gerek şüphesiz.

Peki tüm bunlar yeterli mi? Semih Gümüş de yukarıda benim ifade ettiklerimi vurgulamış kitabında ama yeterli olmadığını eklemiş. Bakın nasıl..

Okuduğunuz onca kitaptan sonra şöyle bir hisse kapılabilirsiniz; " İyi de benim anlatmak istediğim tüm hikayeler yazılmış, ben şimdi ne anlatıcam."

Semih Gümüş burada önemli olanın, yazarın aynı olaya farklı bir bakış açısı ile bakabilme yetisi olduğunu belirtmekte. Bakın bunu nasıl ifade ediyor :

"Yazar, yazılmamış hiç bir şey kalmamış duygusunu, kendi durduğu noktadan bakabilme yetisini geliştirdikçe yenecektir." 

Diyelim ki yukarıdaki aşamaları geçtiğinize inanıyorsunuz. Bilinçli bir okuyucusunuz, yazım tekniklerine ve imla kurallarına hakimsiniz, olaylara da sıradan bir insandan farklı baktığınızı düşünüyorsunuz. O zaman yazmaya başlayabilirsiniz. Peki ne yazacaksınız? 

Bu sorunun yanıtını da yazarımıza bırakalım:

"Ne yazacağım sorusunun karşılığı, her şey'dir. Ne yazarsan yaz. Hem de önemli şeyler yazma zorunluluğunu hiç mi hiç hissetmeden; tam tersine, en önemsiz görünen şeyleri yaz ki, o önemsiz şeyler içinde has edebiyatın değerleri kendilerini bulsun, basit şeylerin aslında hayatımız için ne denli önemli olduğu anlaşılsın. "


Yazdıklarınızda hiç bir sözcüğün rastlantısal bir biçimde metnin içinde yer almasına izin vermeyin, diyor yazar. Bu nedenle bir sözlük  ve imla klavuzu da elinizin altında hazır bulunsun. Ve yazmanın başlıca kurallarını sıralıyor.

Aynı sözcüğü ard arda gelen cümlelerde kullanmamak.
Aynı anlama gelen farklı sözcükleri aynı metin içinde seçici olmadan yer vermemek.
Hangi anlamı hangi sözcükle karşılayacağımıza bilerek karar vermek gibi..

Tabi bu kurallar silsilesi yıldırmasın sizi der gibi devam ediyor, yazar...

"Dostoyevski, Yaşar Kemal, onlar kendilerine "niçin yazıyorum?" diye sormamışlarsa, siz de sormayın, yalnızca yazın. Yazdıkça yazmayı öğrenir insan, başlı başına en etkili okul gibi, yazarı eğitmeye, yenilemeye başlar yazmak."

Semih Gümüş yazdıklarınızın eleştirmeni de bizzat kendiniz olun diyor. "Her yazdığına usta bellediklerinden onay alanların, yazarlık kumaşı gevşek olur" diyerek.

Bu durumda yazar olmak biraz da özgüven gerektirmiyor mu ? Bu; ben yaptım oldu mantığıyla değil tabi ki, nitekim " Yazarlık sürekli kendini sorgulamaktır" diye eklemeyi de ihmal etmiyor Gümüş.

Son dönemlerde çok sık yazarlık atölyeleri ile ilgili ilanlar görüyorum. Buralarda size kitap okuma önerileri, yazma becerileri, imla kuralları, anlatım teknikleri öğretilebilir muhakkak ancak insanı, doğayı olayları herkesten farklı bir açı ile görme becerisi, işte bunu bir yazarlık atölyesinde öğrenmeniz güç. Peki bu yetenek edinilebilir mi? Yazarların hayata farklı bakış açılarını yansıtan kitaplarını okuyarak edinebileceğiniz gibi bence hayatı bizzat yaşayarak da edinilebilir. Polisiye yazan birinin hayatının da macera dolu olduğuna ya da dram yüklü hikayelerin yazarlarının da hayatlarında dram barındırdığına tanık olmuşuzdur. 

Son kertede yazar olunabilir ama büyük yazar olmak yine de yeteneği zorunlu kılar kanımca.

Yazarlık sıkı çalışma, disiplin ve sabır gerektiren bir uğraş. 

"Tolstoy Savaş ve Barış'ı tam sekiz kez yeniden yazmış ve orada burada hala düzeltmeler yapmaktaymış."

Virginia Woolf'un kendisi de ilk romanını dokuz yılda yazmış. Beş altı taslaktan sonra yeniden yeniden yazarak. Sonra da yayımlanması için iki yıl beklemiş.


Peki bir yazar nasıl gerçek bir romancı olur ? İşte Semih Gümüş'ün yanıtı:

yazma becerisi

"Yüzde doksan dokuz yetenek, yüzde doksan dokuz disiplin, yüzde doksan dokuz çalışma. Hiçbir zaman yaptığınla yetinme. Kendinden daha iyi ol."

Peki yetenek nedir?
"Yetenek bir sayfa değil, 300 sayfa yazmaktır. Sıradan bir aklın yaratamayacağı hiçbir roman yoktur. Acemi bir yazar bile güzel bir cümle kurabilir. Bundan sonra yapılacak tek şey kalemi alıp sabırla kağıdı doldurmaktır. "

Son olarak Ernest Hemingway'in bir sözüyle yazıyı bitirelim.

"Hepimiz kimsenin asla usta olamayacağı bir zanaatin çıraklarıyız." 

E ne duruyorsunuz, yazmaya başlasanıza... 

2 yorum:

  1. Ne kadar güzel işlemişsiniz konuyu... Keşke herkesten farklı bakıp bakmadığımızı nasıl anlayacağımızı da söyleseydi :)) Çünkü hiç bir insan evladı yoktur ki gönül rızasıyla bakış açısının sıradan ya da herkes gibi olduğunu kabul etsin :)

    YanıtlaSil
  2. kubbealtilugati.com iyi bir sözlük tavsiye ederim.

    YanıtlaSil