Masumiyet
Çağı, Amerikan Sosyetesinin kendi yarattığı ahlaki kurallara, kendi hayatlarını
heba edişlerinin öyküsüdür. Kitabın başından itibaren, tutku dolu bir aşkın,
çevrenin katı gelenekleri nedeniyle bir türlü yaşanamayışına tanık olursunuz.
19 Temmuz 2015 Pazar
Masumiyet Çağı - EDITH WHARTON
11 Temmuz 2015 Cumartesi
Kürk Mantolu Madonna - SABAHATTİN ALİ
İnternet sitelerinin en çok satan kitapları sıralamasında daima ilk sıralardaydı. Mavi kapağı ile bir köşeden bana seslenip; "Hadi beni al ve oku !" der gibiydi. Ama ben ısrarla kitabı almamakta direttim. Nedenini tam olarak bilmiyorum. Genelde çok satan kitaplara pek sıcak bakmam. Lakin bu; o, popüler kültür ürünü diyebileceğimiz kitaplardan değildi. Türk edebiyatının kült bir eseri, değerli bir yazarının ürünüydü.
Bir gün kitaplara dair bir blogda, Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi isimli yapıtına ait bir makale okuyordum. Makalede, Pamuk'un aşkı ustalıklı anlatımı övülüyordu. Yazının sonunda, bu yoruma; karşı bir yorum yapılmış:" Masumiyet Müzesi'nde aşkın anlatımını beğenenler, henüz Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sını okumamış kişilerdir" denilmişti. İşte o dakikada bu kitabı okumam gerektiğine karar verdim. Ve şimdi diyorum ki, keşke çok daha önce okusaydım.
7 Temmuz 2015 Salı
Aylak Adam - YUSUF ATILGAN
Hayat bir arayış aslında. Aylak adamın ise bu arayış için zamanı çok. Parası olan ama zengin olmayan bir adam Bay C. Kitabı okurken O'nun insanları gözlemleyişi, olayları yorumlayışı sizi şaşırtacak. Kitapta geçen bir ifade var: "Seni, içinin demir parmaklıklarından azad edeceğim" diyor. Aslında hikaye baştan sona, kahramanımızın kendisini geçmişinden azad etme çabası. Başarıyor mu derseniz, bence çok yaklaşıyor. Kitabın sonunda bunun kararını sizler vereceksiniz.
Bay C., hayatın tek düzeliğini, insanların can sıkıntılarını giderme gayreti ile kendilerine yeni yollar arayışını, bu sırada daha monoton bir hayatın girdabında kayboluşlarını anlatırken, O'nun aylaklığına hak vermemek elde değil.
2 Temmuz 2015 Perşembe
Satranç - STEFAN ZWEIG
“Hem çok eski hem de yepyeni, düzeneği hem mekanik hem hayal gücüne bağlı, hem sabit
geometrik bir alanla sınırlı hem de bileşenleri sınırsız, hem sürekli gelişen hem de kısır,
hiçbir şeye götürmeyen bir düşünme, hiçbir şeyi hesaplamayan bir matematik, yapıtları
olmayan bir sanat, maddesi olmayan bir mimari, bununla birlikte varlığıyla bütün kitap ve
yapıtlardan daha dayanıklı olduğu su götürmez, bütün halklara ve bütün zamanlara ait tek
oyun.” Kitapta "Satranç"ın tanımı böylesine mükemmel ifadelerle sunuluyor okuyucuya. Hikaye satrancı mihenk taşı olarak alıp kurgusunu şekillendirse de verilmek istenen mesaj, anlatılmak istenen olgu çok farklı. Özetle bu kitabı okurken satranç isimli oyunun varlığından haberdar olmanız yeterli, derinlemesine oyun kurallarını bilmenize gerek yok. Elbette oyunu gerçek anlamda bilenler için, kitabı okumak çok daha zevkli olabilir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)