18 Haziran 2015 Perşembe

Da Vinci Şifresi - DAN BROWN


Louvre Müzesinin zemininde boylu boyunca uzanmış çıplak bir adam cesedi. Öldürülen kişi; müze müdürü, aynı zamanda Sion Tarikatı'nın büyük sırrına sahip kişilerden biri. Sırrın sahipleri tek tek öldürülmüş, sıra müze müdürüne gelmiştir. Peki O ölünce sır da kaybolup gidecek midir ? Müze müdürü buna izin vermez. Son nefesini vermeye yakın, müzenin zemininde, Leonardo Da Vinci'nin Vitrivius Adamı gibi uzanır. Sadece özel ışıkla görülebilen kalem ile yere simge bilim profesörü ve torununu imleyen harfleri yazar. Duruşu, yazdıkları ve Da Vinci'ye yönelten gizli mesajı ile Hristiyanlığı sarsacak, H.z. İsa'ya ait büyük bir sırrı son nefesinde torununa aktararak bu dünyadan göçüp gider.

Daha sonra okuyucu kendini sırra ulaşma yolunda heyecanlı bir serüvenin içinde bulur. Roman başından sonuna kadar bir bulmacanın eksik parçalarını adım adım çözerek, büyük sırra ulaşmaya çalışır. Bu sırada Pagan dininin Hristiyanlığa karışmış sembollerini, bu sembollerin görünenin dışındaki gizli anlamlarını da öğrenmeye başlarsınız. Da Vinci'nin tablolarında gizlenmiş sembolleri, bu sembollerin H.z İsa'ya ait hangi sırrın sessiz fısıltısı olduğunu, kitap satırları paylaşır sizinle. 

Kurgusu başarılı olduğu için mi çok satan listesine girdi, yoksa edebi açıdan da başarılı bir kitap mı, bu konuda net bir şey söylemek zor. Fakat bazı kitaplar ben de, bu yazılı bir roman olmaktan çok, sinema filmi olmaya daha yatkın görüşü uyandırıyor. Da Vinci şifresi de üzerimde öyle bir etki bıraktı. Nitekim kitabın filmi de yapıldı. Ancak ben henüz izlemedim. 

Kitabın yazarı, anlatılanların bir kurgu olduğu konusunda beyanat vermiş olsa da, Hristiyan camiasında huzursuzluk yarattığı, Arap dünyasında ise bazı ilahiyat fakültelerinde ders olarak okutulacak kadar ciddiye alındığını da biliyoruz. 

Romanı okuduğumda; Hristiyan dünyasının, dinlerinin farklı yorumlarına karşı ne kadar toleranslı olduklarını fark ettim. Müslümanlığın sınırları net ve belirgindir. Bu sınırın başı da sonu da Kuran'dır. Kuran'ın asırlarca değiştirilmeksizin korunduğu vurgulanır. Oysa ki İncil'in farklı ellerde yorumlanıp yazılmış farklı çeşitlerinin olması, Hristiyanlar'ın da kendi dinlerine karşı farklı yorumları Müslümanlara göre daha tepkisizce dinlemelerine neden olmuş olabilir. Nitekim Da Vinci benzeri, İslamiyet'i farklı tarzda yorumlayan bir roman yazılmış olsa, muhtemelen tepkiler çok daha sert ve yüksek sesli olurdu diye düşünüyorum. 

İslamiyet'te peygamberlerin de Allah'ın kulları oldukları vurgulanır. Hristiyanlıkta ise Hz. İsa Tanrı'nın oğlu olarak kutsallaştırılmıştır. Bu durumda kitabı bir müslüman okuduğunda anlatılanlara daha olabilir gözüyle bakacaktır. Ancak Hristiyanlar'ın anlatılanlara bir Müslüman'a göre daha yadırgayarak bakması, inanışının farklılığından dolayı, doğaldır. 

Şahsi yorumum kitabın bir mesaj ileten, edebi anlatım ustalığı taşıyan, roman kahramanlarının ruhsal tahlilleri ile okuyucuyu şaşırtan v.b. sanatsal üstünlükleri olduğunu düşünmüyorum. Sanat yapıtları klasik ve popüler sanat diye ikiye ayrılabilir ise, bu kitap da kanımca popüler sanat yapıtı kategorisine dahil edilebilir. Demek istediğim, gündemi takip etmek adına okunmalıdır ancak okunmaz ise edebi açıdan çok şey de kaybedilmiş olmaz, diye düşünüyorum. Belki de kitabı okumak yerine filmini izlemeniz bile yeterli. Ama serüvenleri ve bulmaca çözmeyi sevenlerdenseniz, bu kitap size hoşça vakit geçirtecektir. 

1 yorum:

  1. Romanı ilk çıktığında alıp okumuştum. Şahsi yorumunuza katılıyorum. Filmini izlemedim. Okuduğum kitapların filmini (çekilmişse eğer) izlememeyi tercih ediyorum. Hayal kırıklığına uğruyorum çünkü.

    YanıtlaSil