18 Haziran 2015 Perşembe

Körlük - JOSE SARAMAGO

İnsan hayatının belirli evreleri vardır. Misal, yaşadığınız olaylara mantık dışı yorumlar getirdiğiniz çocukluk evresi ve sonrası. Çocukluk dönemimde geçirdiğim göz ameliyatına muhtemelen çocukça anlamlar yüklemem ilerleyen yaşlarımda bana karanlık fobisi olarak geri döndü.

Korkum karanlık değil, zifiri karanlıktı. Zira zifiri karanlık, kör olduğum algısına dönüşüp paniklememe sebep oluyordu. Karanlık odada uyuyamamak, derin uykuda dahi elektrik kesintisini hissederek yataktan fırlamak, asansöre her bindiğimde elektrik kesilmesi halinde o kapalı kutunun hiçbir yerinden ışığın içeriye sızamayacağını düşünüp tedirgin olmak, sinemaya gitmekten çekinmek gibi. 

Kör olmak konusunda böylesine takıntıları olan birisi olarak üzerinde "Körlük" yazan bir kitabı alıp almamak konusunda ilk önce tereddüt ettim. Kitabın içeriği ve vermek istediği mesaj hakkında hiç bir fikrim yoktu. Bu kitap fobimi arttırabilir ya da azaltabilirdi? Ya da ismi ile teması arasında düşündüğümün ötesinde bir bağlantı da olabilirdi ? Tüm tereddütlerime inat kitabı almaya karar verdim.

Ve ilk satırları okumaya başladım. Trafiğin yoğun olduğu bir caddede kırmızı ışığın yeşile dönmesini bekleyen sabırsız sürücüler. Derken ışıklar yeşile döner, araçlar hareketlenir. Ancak bir araç yerinden kıpırdamaz. Sürücü araç içinde panik haldedir. Trafik ışıklarının kırmızıdan yeşile dönüş anında aniden kör olmuştur. Sonra bu kör adam ile irtibata geçen herkes bir bir kör olmaya başlar, bu bir salgındır. Körlük benim korktuğum zifiri karanlık hali değil bilakis beyaz bir körlüktür. Salgının kurbanları kendilerini bir süt beyazlığında kaybolmuş hissederler. 

Devletin salgına müdahalesi ile romanın kurgusu gelişir. Yazarın asıl amacı; gören insanların gerçekte kör olduklarını anlamalarını sağlamaktır. Devletin iktidarı, insanların birbirleri üzerindeki güç mücadelesi, kadınların metalaştırılması, insanoğlunun bencil iç yüzü kör insanlar üzerinden okuyucuya iletilir. 

Devletin kendini koruma adına bencilliği, insanların görmez halleri ile yeni bir düzen kurma çabasındaki ben merkezci, bireyci tavırları; parayı, yiyeceği özetle mülkü elinde tutma mücadelesi, hırsı ve bu uğurda yapabildiklerinin korkunç yüzüne tanık olursunuz kitabın satırlarında. Yazar, kör insanların çaresizlikleri üzerinden, liberal ekonomik düzenin çirkinliklerini vurur yüzünüze. 

Kitabı okurken, insanoğlunun vahşi yüzüne tanık olmak hem utandırır hem korkutur sizi. "İnsan insanın kurdudur" ifadesinin ne kadar doğru olduğunu düşünürsünüz içten içe. 

Görme algımız olmasaydı dünya nasıl olurdu, sorusunu daha önce kendinize hiç sormadığınızı fark edersiniz bu kitapla birlikte. Evinizi, sokağınızı nasıl tanıyabilir ,nasıl tanımlaya bilirdiniz. Görmenin; dünyadaki düzenin başlangıcı olduğunu fark etmek ise şaşırtacak sizi. Körlüğün yarattığı kaos içinde kaybolduğunuzu hissetmek ise ürpertecek. Ve belkide kitabı okuduktan sonra benim gibi, gözlerinizi kapatıp evinizde yolunuzu bulmaya çalışırken bulacaksınız kendinizi.

Yazar liberalizm eleştirisini, çarpıcı bir örnek üzerinden ustalıkla anlatmayı başardığı gibi, romanın edebi yönü de farklılığını hissettiriyor. Şehirlerin, sokakların özetle mekanların ve roman kahramanlarının adı yok bu kitapta. Noktalama işaretlerinin sadeliği de dikkate değer. Özetle yazar her yönüyle okuyucuyu şaşırtmayı başarmış. Kesinlikle okunulası bir kitap....

2 yorum:

  1. Kitabı okumadım. O kadar güzel özetlemişsiniz ki, alıp okuyacağım. Bakar körleri tanıyorum , "beyaz körler"i ise daha iyi tanımak istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitapla başlayın, Daha sonra yazarın diğer kitaplarını da merak edeceğinizden eminim. Ben de öyle oldu. Şimdi diğer kitaplarını da bir an evvel okumak için sabırsızlanıyorum.

      Sil