21 Haziran 2015 Pazar

Gülünün Solduğu Akşam - ERDAL ÖZ

Erdal Öz, ceza evinde volta atıyordu. Yanındaki uzun boylu adam, " En güzeli de o. Roman olmalı. Kuru kuru anlatılmamalı. Kalıcı bir şey olmalı. Yarına kalmalı. Unutulmamalıyız. " dedi. Yazar, o an ceza evinin avlusunda bir roman kahramanıyla yan yana yürüyor olduğunu fark etti. O kahraman, Deniz Gezmiş'ti. 

Gülünün Solduğu Akşam, Erdal Öz'ün Mamak Askeri Ceza Evinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ile olan konuşmalarından, bu gençlerin avukatları ve aileleri ile olan irtibatlarından derlediği belgelerle oluşturulmuş bir kitaptır. Hangi ideolojik görüşe sahip olursanız olun, inandıkları idealleri uğruna ölüme korkusuzca giden bu üç gencin mücadeleleri, ölüm karşısındaki dik duruşları, ölümleri sonrasında babalarının tavırları ve tüm yaşananlar yüreğinize dokunacak, içinize tarifi güç bir hüznün dolmasına sebep olacaktır.


Yukarıdaki ilk paragraftan da anlaşılacağı üzere Deniz Gezmiş, yaşanılanların roman olarak ebedileştirilmesini ister, yazardan. Yazar eldeki veriler ile bir roman yaratamaz ama tarihi bir olayın tanıklığını bir belge olarak satırlara aksettirmeyi en iyi şekilde başarır. Okurken siz de o gençlerle birlikte mücadele eder, ölüme birlikte gidersiniz. 

Benim gibi, 1970'li yılların siyasi kaos ortamını yaşamış ebeveynlerin çocukları iseniz yani gençliğinizi 1990'lı yıllarda yaşamışsanız, muhtemelen siyasetten uzak yetiştirilmişsinizdir. Bizler; daha ben merkezci, bireysel idealleri olan gençlerdik. İster sağ, ister sol ideolojiye sahip olsun, 1970'lerin gençlerinin idealleri ise daha büyüktü, onlar kendilerinden önce ülkelerini kurtarmayı hedeflemişlerdi. Bu uğurda giriştikleri mücadelelerde korkusuzdular ve bu yolda yanlarındaki yoldaşlarıyla omuza  omuza yürüdüler. Erdal Öz'ün kitabını okurken yirmili yaşlarımdaki küçük ve bencil ideallerim karşısında utandığımı itiraf etmeliyim. 

Yukarıdaki satırlarda, kitabın kahramanlarından sürekli "gençler" diye söz ettiğimi fark etmek de ayrıca yüreğimi burktu. Çünkü Onlar asla yaşlanamayacaklar. Deniz Gezmiş mücadelelerinin unutulmamasını dilerken, ölümlerinin üzerinden kırk sene geçtikten sonra bile filmlere, dizilere, kitaplara konu olacaklarını tahmin etmiş miydi acaba ? Ben ise kendisine sorabilmeyi isterdim, sizleri unutmadık ama gerçekten anlayabildik mi, diye.

Erdal Öz'ün bu kitabı ilk kez 1986 yılında basılmış. Bendeki kitap ise 1995 basımı muhtemelen üniversite yıllarımda ilk kez okumuşum. Sonrasında kütüphanemde kala kalmış öylece, unutulmuş içindeki hikaye. Geçenlerde gözüme çarptı yeniden okudum. Bu kitap pek çok kişi tarafından okunmuştur elbet ama hala okumayanlara bu yazım vesile olur umarım. Son olarak kitapta da yer alan Can Yücel'in şiirini sizlerle paylaşıyorum.


MARE NOSTRUM*

En uzun koşuysa elbet Türkiyede'de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, AŞK olsun

CAN YÜCEL

*Mare Nostrum:Bizim Deniz 

2 yorum:

  1. Çok etkileyici bir kitaptı...Bu yazıyla tekrar anımsatman ne hoş.
    Bir çocuğumuz olursa adı deniz olmalı
    Deniz kadar engin, deniz kadar coşkun
    Deniz kadar sıcak, Deniz kadar güzel
    Bir çocuğumuz olmalı
    Adı Deniz olmalı.
    Ve DENİZ adında bir çocuğa sahibim ben..Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Ne hoş ! Eminim, Deniz kadar cesur, yürekli ve aydınlık yüzlü bir evlattır...

    YanıtlaSil